Ana içeriğe atla

Acı Bir Hikâye

Otomatik alternatif metin yok.

Acı bir hikâye anlatacak şimdi kalemim; dinleyin. Bir mahzun, bir acıklı hikâye bu; yine de dinleyin.

Henüz kirlenmemişti kalbimiz. Ve fıtratımız tertemiz... Allah’ı hatırlatırdı tesettürlerimiz. Takvaydı en güzel elbisemiz. Ve hayâ en süslü ziynetimiz... Yüceltirdi bizi edebimiz. Her şeyimizdi, kimliğimizdi iffetimiz. Masumdu hayallerimiz. Dünyanın ötesinde yaşatırdı bizi düşlerimiz. İçten dualar söylerdi dillerimiz. Hep dualarımızdaydı kardeşlerimiz. Hiç kimseye yoktu kinimiz. Hep sahiciydi samimiyetimiz. Herkese, tüm insanlığa, yeterdi ve ufacık mutluluklarımıza bereket olurdu tebessümlerimiz. Dünyayı cennetleştirmek üzereydi tüm gayretlerimiz. Ama hüzün de bilirdik, şahidi olduğumuz her zulümde ıslanırdı gözlerimiz ve incinirdi yüreğimiz...
Hep salihlerle olduğumuzdan salih amel doluydu heybemiz. Ve takvayı tek üstünlük bilirdik, takva için yarışırdık hepimiz. Herkese de güveniverirdik kötülük düşünemediğimizden. Herkesi iyi bilirdik, her yeri güvenli... Belki Cenneti ayaklarımızın altına alacak olmaktan gelirdi tüm cesaretimiz... Uhud’da okçular için Ayneyn tepesi neyse, bizim için de öyleydi evlerimiz, terk edemezdik. Böyle yaratmıştı bizi Rabbimiz. İçtendi O’na teslimiyetimiz. Ve setrolurdu bize boyun eğmişliğimiz. Korurdu bizi O’na gönülden itaatimiz. Hatice’ydi, Meryem’di, Asiye’ydi örnekliğimiz. Böyle böyle Firdevs’lere yol alıyordu günlerimiz.

Sonra...

Bir tufana tutulduk. Çağın kirleri bulaştı üzerimize. Kapkaranlık çağın isi, pası, dumanı işledi yüreklerimize. Karanlıkta kaldı masumiyetimiz. Yanlışlara yollar açtılar, o yollardan geçer oldu menzilimiz. Günah bataklıklarından geçti adımlarımız. Günahlara bulandı bakışlarımız. Sahte putlar doldurdular içimize. Sahte ilahlarla çevirdiler dört bir yanımızı. Başka başka sevdalar sardı benliğimizi. Alelade tutkularla tutukladılar. Prangalar geçirdiler zincir zincir... Lanetli mantıklarıyla kanımıza girdiler; kapitalizmlerine, reklamlarına, Avm’lerine hapsettiler bizi. Mekânlarıyla meydan okudular hayallerimize. Maddeci anlayışlarıyla zarar verdiler benliklerimize. Böylesine tertemiz bir sayfa böyle birkaç isyanla kirletiliverdi. Tertemiz kalpler karartıldı. Fıtratımız bizi hayırlarda yarıştıracakken başka başka şeylerde yarışır olduk biz. Ya yanlış şeyler ister oldu ya da bomboş kaldı avuçlarımız. Duyduğu ah’lara kayıtsız kalır oldu merhametimiz. Ve şimdilerde ağlayamıyoruz, tükendi gözyaşlarımız da... Halimize ağlamaktan bile aciziz. Biz hastalığı teşhis edemediğimizden şifasını arayamıyoruz ve onların sunduğu hiçbir şey de şifa olmuyor. Büsbütün uzaklaşmadıysak da cennetten, a’raftayız. Günden güne onlara benzedik, herkesleştik. Öyle kolay olmadı belki ama oldu yine de. Öyle kolay kabullenmediysek de, kabullendik.

Elim bir son bu. Ağır bir yük... Yazmak bile çok ağır.
Korkarım, tamiri de yok bozulan fıtratların... Hiçbir sabun, hiçbir deterjan yetmez bu kirlenmişliği temizlemeye. Ancak dökemediğimiz gözyaşlarımız ak, pak eder.
Ampuller, florasanlar, dev avizeler yetmez çağın karanlıklarına son vermeye. Ancak gecelerimizi ışıtan secdelerimiz aydınlatmaya yeter.
Şehrin gürültüsünden kaçıp bir Hira’ya sığınsak belki...
Hacer olsak, İsmail’i alsak; kutsal bir diyar olacak ekinsiz bir vadiye yerleştirse bizi İbrahim, belki...

...

“Hanımlar olarak fıtratın saf olan özünü tam manasıyla koruyabilmek erkeklere göre gerçekten çok daha zor... Fıtratını koruyabilenlere selam olsun!”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....