Ana içeriğe atla

'1 Mayıs'a dair...

Fotoğraf açıklaması yok.



Mazlumun, masumun, yoksulun gözünün yaşına bakılmadan hayata geçirilen neoliberal politikalar kabul edilemez!
Rızık temini için emeğiyle, alın teriyle çalışan işçilerin kaderinin holdinglerin, taşeron şirketlerin keyfiyetine bırakılması kabul edilemez!
Maden işçilerinin, inşaat işçilerinin ölümlerinin, patronların, para babalarının, sermaye sahiplerinin inisiyatifine bırakıldığı düzen kabul edilemez!
Köleleştirdiği işçilerle haksız kazanç elde eden taşeron şirketlerle birilerinin köşeyi dönmesi ve bütün bu olanın bitenin meşru görülmesi kabul edilemez!

Nasıl insanı köleleştiren, zengini daha zengin, yoksulu da daha yoksul yapan kapitalist sistem ve ellerine aldıkları sermaye ile yeryüzünü kendi çiftlikleri haline getirme gayretinde olan, bütün dünyaya hâkim olsa da doymayacak olan aç gözlü kapitalistler kabul edilemez ise, komünizmin proletarya diktatörlüğü iddiaları ve ayakları yere basmayan eşitlik anlayışı da kabul edilemez!

Ve sözde faizsiz, kar payı kılıflı finans kuruluşları kabul edilemez!
Muhafazakâr çok yıldızlı oteller, açık büfeli İslami(!) tatil köyleri kabul edilemez!
İslam burjuvazisi(?) asla kabul edilemez!
Tesettürü anladığını zanneden Müslüman ablaların ellerinde günden güne büyüyen tesettür modaları ve onların eliyle büyütülen kapitalizm uşağı olup kendinden de Müslümanlığından da geçen sermaye sahipleri kabul edilemez!
İçi boşaltılmış, özünden uzaklaşmış, kapitalizmin eline oyuncak olmuş Müslümanlıklar kabul edilemez!

Sınırsız ve sınıfsız İslam toplumundan başkası kabul edilemez!

Müslümanlar olarak yaşadığımız coğrafyada ve dünyada olan bitene asla duyarsız kalamayız. Fakat insanları köleleştiren acımasız kapitalist sisteme haklı bir başkaldırı olarak ortaya çıkan ama dünyada ve özellikle de Türkiye’de, sol örgütler tarafından bir sınıf kavgasına dönüştürülen ve sol örgütlerin emelleri doğrultusunda, farklı amaçlar için kullanılan 1 Mayıs hareketine de bilinçsizce alet olamayız. Her fırsatta, 1 Mayıs ve benzer hareketler çevresinde kümelenen ve bu ve benzer hareketleri bahane ederek dört bir yanı kışkırtan Sosyalist, Marksist anlayışın önü alınamadığında neler yapabileceği 1970’li yılların Türkiye’sinin kan, gözyaşı, kavga, katliam dolu günlerine bakarak net bir şekilde görülebilir.
Oyuna gelmeyeceğiz!
İslam her türlü adaletsizliğe, zulme, sömürüye giden tüm yolları kapatır. İslam’a göre, yeryüzünde var olan tüm nimetler hepsinin mutlak maliki olan Allah’ın yaratış gayesine göre tanzim edilir ve kullanılır. Mülk Allah’ındır ve bireyler de mülkü bunu bilerek kullanır. Mülkün mutlak ve muhakkak sahibi olan Allah, bu gücü kontrol edecek, adaleti sağlayacak hükümlerin de sahibidir. En adil sistemin sahibi Allah’tır.

"Biz ise, yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.” [Kasas/5]

"De ki: Rabbim adaleti emretti." [A'raf/29]

"Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?" [Nahl/71]

"Elinizin altındakilere yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin ve onlara güçlerinin yetmediği yükü yüklemeyin." [Buhari, Itk 15]

“İşçiye hakkını, alın teri kurumadan verin!” [İbni Mace, 2/817]

Kapitalizme başkaldırı hareketi İslam’dandır.
Hak arama mücadelesi İslam’dandır.
Asgari ücrete karşı çıkmak İslam’dandır.
Emperyalizmin, emperyalist güçlere hizmet eden sistemlerin, tüm sömürü düzenlerinin karşısında, Nebevî safta durmak İslam’dandır.
Emperyalist zorbalara "Dur!" demek İslam’dandır.
Yeryüzünün tüm ezilen, mustazaf halkları ile birlikte hareket etmek İslam’dandır.
Rızık için terlemek, emek vererek alın teri dökmek İslam’dandır.
Zekât ile, infak ile, sadaka ile gelecek toplumsal eşitlik İslam’dandır.
İsteyeni geri çevirmeyen, açılan eli boş göndermeyen anlayışlar İslam'dandır.
Malının, mülkünün tümünü, tüm servetini, en çok sevdiğini kardeşi için gözünü kırpmadan verebilecek; kendi canı çekse bile kardeşi için vazgeçebilecek; kendisi ihtiyaç içinde olsa da kardeşini buyur edebilecek ve karşılığında da hiçbir şey beklemeyecek insanlıklar İslam’dandır.
Zengin ile fakirin hiçbir fark gözetilmeden kardeş olduğu düzen İslam’dandır.
Evrensel mücadele, dayanışma, alın teri, emek... hepsi İslam’dandır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....