Ana içeriğe atla

Benim asıl hikâyem...

Benim asıl hikâyem şehadet parmağıma minicik bir bebeğin minicik eli sarıldığında başlayacak. Küçücük bir çocuğu kocaman sardığımda, küçücük bir çocuğa ‘anne gibi’ sarıldığımda başlayacak.Kendi yükümün altından kalkamadığım anlara rağmen cenneti yerlere serebilecek kutsal bir yükü omuzlayacağım, dualarla... Kendime bile yetişemez olduğum anlar varken, başka başka şeylere yetişmeye gayret edeceğim, hem de samimiyetle hem de şikâyetsiz ve tebessümlerle...

Minicik bir bebeği elinden tutup cennete yürütmek üzere emanet aldığımda başlayacak benim asıl hikâyem. Minicik bir bebek elimden tutacak ve ben onunla cennete yürüyeceğim. Yürüsün diye elinden tuttuğum minicik bebek yürütecek beni cennete.

Dualarımı Kudüs düşlü, devrim yürekli; büyüyüp adam olan, şehid olan, mücahid olan çocuklarla dolduracağım.

Arttıkça hasretim, Yusuf’un haberini getiren müjdecinin duasına koyulacağım.
Yusuf kokusu alan Yakup gibi şifamı bulacağım bir anda.
Bir daha başlayacağım hayata, yeniden, en başından...
Bütün bildiklerimi bilmiyormuşçasına bir heyecanla tekrar tekrar tekrarlayacağım.
Bütün bildiklerimi en başından, tertemiz öğreneceğim.
Büyütmek için önce kendim büyüyeceğim. Örnek olmak için düzeleceğim.
Bembeyaz bir sayfa ile yeniden başlayacağım yaşamaya.
Melek saflığında bir masumiyetle, içten tebessümlerle, Rab’den yeni gelmiş bir hediye heyecanıyla... Ve şefkatim, merhametim, sabrım... Modern duygulara benzemeyecek asla! Modern çağ anlamayacak özlemlerimi, sevdalarımı...
Değiştirmek isteyip değiştiremediğim düzeni değiştirmeye koyulacağım yeniden.
Belki yaşamak isteyip de yaşayamadığım hayatı yaşamaya çalışmaya en başından başlayacağım. Yaşamak isteyip de yaşayamadığım hayatı yaşamaya en çok yaklaşacağım.
Okullarda, kitaplarda bulamadığımı bulacağım.
Ömrüm yine bahar olacak, yüreğimde filizler tomurcuklanacak, düşlerimde çiçekler açacak.
Umutlarım tükenmek üzereyken, yeniden yeniden umut bulacağım.
Gözlerim gördükçe mucizeyi, kalbim imanını tazeleyecek.
Adanacağım ve adayacağım.
Hem adanacağım hem adayacağım.
Küçük bir çocuk adımı kadar küçülttüğüm adımlarım cennete olacak.
Dünyaya koşturup dururken insanlar ben cennetlere yol alacağım.
Güçsüz bileklerini kavrarken bile gücüme güç katacağım.
Hayat yorsa da ben yorulmaz olacağım, hiç yorulmadan koşacağım, hep koşacağım.
Yorgunluklarımı, sorumsuzluklarımı, hayata kırgınlıklarımı darağacına gönderivereceğim. Ve de tutkularımı... Uykularımı da feda edeceğim.
Zayıf yanlarımı, zafiyetlerimi, keyfiyetleri yok edeceğim. Bilmediklerime direneceğim ve tecrübesizliklerime alternatifler üreteceğim.
Çoğu zaman üçüncüleri Allah olan iki kişi olmaya niyet edeceğim.
Ve sonra secdelerimde, kıyamlarımda, rükûlarımda hiç yalnız olmayacağım.
Cennet düşleri kurarken aminler üflediğim avuçlar iki değil dört olacak...
Aynı sevdalara tutunacağız, aynı davayı haykıracağız.
Ben kendi imamımı kendim yetiştireceğim.

Yine şiirler yazacağım, yine ezgiler-marşlar okuyacağım. Ama bu sefer daha anlamlı olacak...
Kahramanı peygamberler, sahabeler, şehitler, mücahidler olan masallar anlatacağım.
Dua dolu ninniler söyleyeceğim Tekbirlerle, Tevhidlerle... . Aynı kitapları okusam da bir başka okuyacağım. Aynı yollardan geçmiş olsam da bir başka adımlayacağım. Küçükken oynadığım oyunları oynarken hiç eğlenmediğim kadar eğleneceğim. Çocukluk ve annelik arasında mekik dokurken ikisi birden olacağım. Uhuddaki yerim bileceğim ve terk etmeyeceğim.
Şehadet sevdasıyla şehadete talip çocuk yetiştirme sevdasını yarıştıracağım, devrim neslinin şahidi olma duasıyla...
Karadan yürüyecek gemiler için yol yapacağım, fethedilecek Kudüs için mühimmat depolayacağım.
Bir çocuk kurtaracağım, aslında bir nesil, aslında ilk önce kendimi...
Bir çocukla değiştireceğim dünyayı, aslında önce kendi dünyamı, kendimi...
Daha minicikken tuttuğum o eli hiç bırakmayacağım hep el uzatsın insanlığa diye.
Dünya, mal, rahat, refah boyamasın gözlerini diye ellerini bırakmayacağım.

Allah’tan aldığım emanetimi hep Allah’a emanet edeceğim.
Düşmesin, çağın kirleri üzerine değmesin diye çabalayacağım.
Dualarımı barikat yapacağım tüm kötülere, kötülüklere...
Kalabalıkların, karanlıkların şerrinden koruyacağım.
‘Bütün özlemlerinin üzerine cennet özlemini koysun’un özleminde olacağım.
Dünyalık hedeflerle değil cennet idealleriyle büyütürken işin özünü verecek, bilincini aşılayacağım
olur da bensiz devam ederse yola diye...
Tertemiz tutacağım yüreğini, yaşadığı dünyadan başka bir dünya yaşatsın yüreğinde diye, dünyası bu kirli dünyaya benzemesin diye...
Lokman’dan öğütlerle asıl vatanını öğreteceğim, yeri gelip ben bıçağımı bilediğimde gözü kapalı İsmail olsun diye...
Attığı her adım O’nun adıyla olsun; söylediği her sözde ve baktığı her yerde O’nun adı olsun diye...

Ben en çok dünyaya onunla bağlanışıma rağmen dünyaya bağlanmamayı öğretirken zorlanacağım.

Hanne gibi yıllar öncesinden duaya koyulmayanlar Meryem’ini bulamıyor.
Hanne gibi yaşamayanlar adayamıyor.
Çocuğunu Meryem kılmayanların dünyasında İsa’lar olmuyor.

...

Dualarımı Kudüs düşlü, devrim yürekli; büyüyüp adam olan, şehid olan, mücahid olan çocuklarla doldurdum.
Hayatlar adanası bir sevda değil mi bu? En yüce tutku, en kutsal görev, en hakiki sevda, en makbul amel değil mi?

“Bizden kabul buyur Rabbim! Bizden kabul buyur...”

“Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. Rabbimiz! Bizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin.” [Bakara/127-128]

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....