
Bir yanda varmamız gereken menzil diğer yanda hedef gösterilenler...
Bir yanda günlerimize inzal olmayı bekleyen ayetler diğer yanda önümüze konulanlar... Bazen söylemlerimizle eylemlerimiz mücadelede ve bazen de farkına bile varamadığımız bir garip tutsaklığın esaretindeyiz.
Karmakarışık hayatlardan geçiyoruz.
Bazen bir anda kendi devrimini yapan Hattab oğlu gibiyiz
ve bazen de “İnandık!” diyen ama “Teslim olduk!” diyemeyen bedeviler gibi...
Taşlara, taşlaşanlara ve sabra-şükre dil uzatanlara aldırmadan yoluna gitmenin yolunu arıyor bir yanı yüreğimizin...
Menzile varmak üzere bir yanı.
Bir yanı koşuyor,
kaçıyor bir yanı da...
Ve bir yanı da bekliyor yüreğimizin;
bekleyecek,
belki ölene dek
ama bekleyecek...
Çölün ortasına bırakılmış Hacer gibi.
Bıçağın altına yatar gibi.
Zindanda sabreder gibi.
Hira’da düşünür gibi; düşler gibi.
Bir iftirada Allah’a sığınır; O’ndan gelecek olanı bekler gibi.
Bir yunusun karnında dua eder gibi.
Ya da bir kapı ardında iffetine sarılır, sakınır gibi.
Çünkü;
Hacerce bekleyişler İsmail soylu bir Muhammed nesli demekmiş.
Bıçağın altına talip olabilmek İsmail olmakmış. İsmail olmak yolda olmakmış.
İsmail olmak yola teslim olmak demekmiş. Sağlam ve kararlı bir teslimiyetmiş. En güzel haliymiş imanın...
Sabır en güzel kale imiş. Tevekkül en güzel dayanak imiş. Sabır ve tevekkül en güzel ikiliymiş.
Hira’da olmak demek tefekkürmüş. Tefekkür en güzel kaçış imiş. Ve kurtuluşa yol demek imiş. Sabrın da tevekkülün de elinden tutan Allah olurmuş.
Ve dua en güzel sığınak imiş.
Geçermiş en çetin günler ve bitermiş en zorlu imtihanlar...
Sabır ve iffetmiş mesele. Kuyular da zindanlar da geçip gidermiş.
Kurban olabilmek, kurban olmayı sevebilmekmiş mesele. Boğaza dayanan bıçaklar kesmezmiş.
İbrahim olabilmekmiş mesele. Ateşler bile gül bahçesine dönermiş.
Sabırla yapılan gemilermiş mesele, karada gemi yapabilmekmiş Allah’a güvenerek. Tufanlar bile yaşanır ve bitermiş.
...
Bazen bir anda kendi devrimini yapan Hattab oğlu gibiyiz
ve bazen de “İnandık!” diyen ama “Teslim olduk!” diyemeyen bedeviler gibiyiz...
Taşlara, taşlaşanlara ve sabra-şükre dil uzatanlara aldırmadan yoluna gitmenin yolunu arıyor bir yanı yüreğimizin...
Menzile varmak üzere bir yanı.
Bir yanı koşuyor,
kaçıyor bir yanı da...
Ve bir yanı da bekliyor yüreğimizin;
bekleyecek,
belki ölene dek
ama bekleyecek...
Bedir bir yanı yüreğimizin,
bir yanı Uhud,
bir yanı Fetih.
Yorumlar
Yorum Gönder