Ana içeriğe atla

Bahara çok var mı?

Sıcak odalardan, rahat koltuklardan, lüks hayatlardan... Selam sana çocuk!
Kurumuş vicdanlarımızla, kararmış kalplerimizle ve daha da kötüsü bütün bunları itiraf etmeye utanmayan, sıkılmayan hallerimizle... Selam sana!

Soğuk bir kış günü ve biz üşümüyoruz. Düşünsene, üşümüyoruz!

Bakma bu hallerimize.
Bakma dışarıdan nasıl göründüğümüze.
Aslında çok kan kaybettik biz. Yüreğimiz ağır yaralı.
Bakma akmayan gözyaşlarımıza. Bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir yanımız...

Hayatın gerçeklerini de bildiğimizden hayatlarımızın ütopikliği...

Siz anlayamazsınız ki bizi... Karnımız hep tok ama ruhumuz hep aç bizim.
Elbiselerimiz hep yeni ama imanlarımız eski bizim. Anlayabilir misiniz?
Duyarlılığımız kaybetti bizi. Rahat rahat uyur olduk. Gecelere de alıştık, karanlıklara da... Akledemez olduk. Üzülemez olduk. Titreyemez, ağlayamaz olduk. Anlayabilir misiniz bizi?
Çaresizlikten ağlamadık biz hiç.
Kim bilir ne zamandır ağlamamış gözlerimizin gözyaşı belki hiç haklı akmadı sizinki kadar...
Kara bile romantik bakabiliyoruz, düşünsenize.
Yüreğimiz kışı yaşamadı hiç. Kışı sevebiliyoruz biz. Yüreğimiz hiç üşümedi bizim. İliklerimiz üşümedi. Hiç sizin kadar üşümedik biz.
Bazen ince giyiniyoruz, bazen üzerimize kar yağıyor, bazen de ellerimiz üşüyor; o kadar...
Biz bu ısınmaları sizin kadar hak etmedik hiçbir zaman... Gün gelip azab mı olacak ısındığımız bu ateşler?

Bir odun sizin için olduğu kadar kıymetli olmadı bizim için hiç. Ekmek de öyle...
Açlıktan kıvranmak nedir hayal bile edemiyoruz.
Belki sizin payınızı da biz yemişizdir. Helal edin!

Sizin kadar büyüyemedik biz çocuk! Hiç sizin kadar acı çekmedik biz.
Kocaman adamlarımızda bile yok sizin büyüklüğünüz.
Bizim kocaman adamlarımız bile sizin kadar büyük değil.

Patlayan bir silah görmedik biz hiç. Düşen bombaların korkusu düşmedi yüreğimize ve bomba sesinden ürkmedik. Eli silahlı adamlardan korkmadık biz hiç.
Nasıl ölünür? Onu da görmedik hiç. Zaten kaçabildiğimiz kadar kaçıyoruz ölümden. Ölümü hatırına dahi getirmemek için çabalayanlarımız var. Çocuklar ölüyormuş. Siz ölüyormuşsunuz. Bir yerlerden öyle duyduk. Öyle söylediler bazen...
Ama sigortalı hayatlarımız, garantili planlarımız ve uzun yaşamaklı hayallerimiz sizi düşünmeye izin vermedi pek. Günü geldiğinde bakabilecek miyiz yüzünüze, bilmiyoruz. Zaten bakışlarımız hiçbir zaman sizinkiler kadar masum olmadı. Hiçbir zaman sizinkiler kadar mahsun olmadığı gibi...

...
Uzatmayacağım. Bu anlaşılmaz cümlelerden kurmayacağım daha fazla. Yarım kalacak sözlerim, bitmeyecek bu yazı, daha fazla yazamayacak kalemim. Ne yazacak olsam kalemlere ve kelimelere sığdıramıyorum zaten... Ah! Yüreğimi zor tutuyorum ama konuşmayacağım daha fazla...

Bahar çabuk gelsin.
Çabucak bahar gelsin Allah’ım.
Bir kere de bu çocuklara gelsin bahar.
Bahar bir kere de bu çocukların hayatına gelsin.

Asr'a andolsun. ...

Gerisini hepimiz biliyoruz...
Zarardayız, ziyandayız, hüsrandayız.

Bahara çok var mı?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....