Ana içeriğe atla

ODTÜ'den

Fotoğraf açıklaması yok.

Kardeşim! 

ODTÜ’den yazıyorum size bu satırları.
Evet, yıkıp üniversite(?) yapmayı düşündüğünüz o yerden size bu satırlar...

Evet, oturduğunuz yerden “Dik durun, siz niye karşı çıkmıyorsunuz!” dedikleriniziz biz.

Siz “Müslümanlar yok mu orada?” derken, “Buradayız! Elhamdulillah...” dedik biz her defasında. Ama öyle yüksek çıkıyordu ki sesiniz ve öyle gürültü(lü)ydü ki sözleriniz, duy(a)madınız bizi.

Kardeşim!
Sizler merak etmeyin.
Bizler bütün söylediklerinizi duyduk.
Ve sizin bildiklerinizin hiçbirini bir şeylere taraf olmuş ana haber bültenlerinden öğrenmedik. Bu yüzden sahiciydik biz. Tepkilerimiz de sahiciydi...
Öyle ki, bir tarafların bizden yana olup(!), bizi anlatan(!) haberlerine biz bile şaşırdık bazen.
Şaşırıyoruz.
Şaşıyoruz.

Merak etmeyin.
Bizler bütün söylediklerinizi duyuyoruz.
Cihadın da direnişlerin de dirilişlerin de farkındayız.
Birileri emin bildiğimiz, kendimizi güvende hissettiğimiz mescidimizin kapısında birikmeye başlarken oradaydık.
Elinde sopa ile birileri koşarken, oradaydık.
Bir kardeşimizin hırpalandığını duyduğumuzda biz de öfkelendik.
Siz öfkelenirken ve öfkenizden oturduğunuz yerde küfürler ederken, biz ayaktaydık ve küfür de etmedik. Küfür etmedik çünkü biz hiç küfür görmedik Nebînin hayatında.
İnanın biz de öfkelendik en az sizin kadar...
Ve biz de sinirden ne yapacağımızı şaşırdık.
Çaresiz hissedip ağladığımız zamanlar da olmuştur.
Yani vicdanlarımız da kurumadı merak etmeyin.
Biz de hakaretler duyduk, biz de tehditler aldık.
Bizdik o yobaz dedikleri, gerici dedikleri, faşist ilan ettikleri...
Biziz o yok saydıkları, öteledikleri.
Yalanları da iftiraları da bizeydi.
Ama sözlerimizle de tepkilerimizle de onlara benzemedik biz, benzeyemeyiz.
Ebu Cehil Ebu Cehilliğini; Ebu Bekir de Ebu Bekirliğini yapmalı öyle değil mi?

Kardeşim!
Biziz o pasif bulduklarınız, ‘Hiçbir şey yapmıyorlar’ diyerek eleştirdikleriniz, zillette gördükleriniz...
Sandığınız gibi ‘izzet-bilmez’ değiliz biz.
Burada ‘zillet’in boyutlarını gördükçe ‘İzzet’ nedir daha iyi anladık biz, merak etmeyin.
‘Zulme boyun eğmek’ değil bu yaptığımız inanın.
Zulme boyun eğilmez ve eğmedik; eğmeyiz, eğmeyeceğiz.
Ama mazlum olmak zorumuza gitse, damarımıza da dokunsa zalimlerden olmayız.
Mazlum olmanın hakkını versek de zulmetmeyiz biz.
Evet. Mazlum olmanın kıymetini biliyoruz biz.
Ve mazlumlardan oldukça ashab-ı kiram’a benzediğimize inanıyoruz.
Gerekirse Sümeyye olacağız, Yasir olacağız.
Gerekirse Bilal olup işkencelere bile ‘Allahuekber!’lerle tahammül edeceğiz. Allah en büyüktür.
Vazgeçmeyi, hicret etmeyi bile bileceğiz gerekirse.
Çünkü bir Mekke kolay fethedilmiyor.
Kolay fethedilmez bir Mekke.
Önce bir Medine düşleyeceksin Yesrib’e bakıp ve ardından düşlerinin peşine düşeceksin.
Evet, yıkmayı değil Yesrib yerine koymayı bileceksin ve hayallerinde bir Medine inşa edeceksin.

Medine İslam Devleti’nin temellerinde de bir mescid vardı değil mi?
Biliyoruz. Biliyorsunuz.
Biliyorlar.
Evet, onlar da biliyor. Bu yüzden bu halde ODTÜ’nün mescidleri. Bu yüzden rahatsızlar bizden.
Sandığınız gibi pasif ve ‘hiçbir şey yapmıyor’ değiliz anlayacağınız...

Siz yetişecektiniz bizim imdadımıza ama sayfanızda bizimle ilgili paylaşımlar yapmaktan ve bize dair yorumlar yazmaktan fırsat bulamadınız, biliyoruz, kusuru yoktur.

Sizler bizim mescidlerimizin derdiyle dertlenirken sorunsuz mescidlerin olaysız vakitlerinde kılabildiğiniz namazlarınız için bir fazla şükredin. Bizim namaz derdimizle dertlendiğiniz kadar kendi namazlarınızın derdinde olun ve bitiminde bir avuç dua gönderin bize.

Ama ondan da önce biraz sakin olun.
Sakin olun ve sabredin.

Biz sakiniz,
değilsek de sakinmiş gibi yapıyoruz.
Sabrımıza sahip çıkıyoruz. Sabrediyoruz.
Çünkü öfkemizin kıymetini biliyoruz.

“Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve bu durumda onlar hemen üzerinize gelirlerse, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.” Âl-i imran/125

“Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!” Nahl/127

“Onların söylediklerine sabret ve yanlarından güzellikle ayrıl.” Müzzemmil/10

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....