Ana içeriğe atla

22 Aralık / ODTÜ

Fotoğraf açıklaması yok.

ARALIK 2015 / ODTÜ


Sıradan olaylar; alışıldık senaryolar; bilindik diyaloglar...


...
+ Arkadaşlar! Bunlar İslam Devleti kurmak istiyor!
- E siz de Komunist Devlet kurmak istiyorsunuz!
+ ?!

...
+ Biz kanlı IŞİD örgütüne karşı çıkıyoruz!
- Siz PKK’yı destekliyorsunuz! PKK örgüt değil mi? Onlar terörist değil mi?
+ PKK ayrı... Onlar mücadele ediyor.

...
+ Siz İran’daki gibi bir devlet kurmak istiyorsunuz! Siz bizim özgürlüğümüzü kısıtlayacaksınız!
- Hocam biz İran’ı İslam Devleti kabul etmiyoruz. Bakın bu arkadaşımız İranlı. İran’dan geldi.
+ ?!?

...
+ Sen de İHH sorumlususun zaten, biliyoruz. IHH’nın ne olduğu belli. Nusra’yı destkeliyor...
- Eee hocam, sonra? İHH Nusra; Nusra IŞİD; IŞİD AKP; AKP Biz; Biz Mescid... E o zaman mescidler kapatılsın!
+ (Bağırmaya başlar!) Siz hep demogojiklmn... Siz IŞİD destkljmn... Mescidde örgütlenklmjhm...

...
+ Burda kocaman mescid var siz hâlâ ne mescidinden bahsediyorsunuz?
- Hocam, 10dk’lık arada Metalurji’deki dersimden çıkıp buraya kadar nasıl gelip kılayım?
+ Kaza namazı denen bir şey var... Sonra kılarsın.
- Bu fetvayı böyle rahatlıkla veriyorsunuz ya, helal olsun size! Gerçekten helal olsun!
+ Fetva vermiyorum bana öğrettikleri dinde böyleydi bu.
- ...

...
- Madem namaz kılana karışmıyorsunuz, haftasonu sabah namazına camiiye gitmek isteyen arkadaşlara neden müdahale ettiniz! Bizim arkadaşlarımız darp edildi?
+ Ne? Kim? Biz mi?... Haberimiz yok ?!
...

...
+ Hocam gerçekten soruyorum, olay neymiş, bir de siz söyler misiniz lütfen?
- ...mış. ...miş. ...muş. ...müş. ...imiş... Öyle imiş. Arkadaşlar öyle dediler, geldik.
+ Hocam sizi kandırmışlar! Yok öyle bir şey
- ?!

Müslüman Öğrenciler Hazırlık Mescidi’nde yeterli yer olmadığı için, basketbol sahasında namaz kılıyorlarken o kahraman(!), devrimci(!) arkadaşlar gelir. Yine ‘özgürlük’ savunacaklar, ‘adalet’ isteyeceklerdir ve yine “ODTÜ’de Faşizm’e yer yok!”tur.
“Nasıl olabilir böyle bir şey! Nasıl burada namaz kılarsınız siz! Kılamazsınız! Dağılın! Dağılacaksınız! Dağıtacağız!”
“Siz IŞİD!”
"İstemiyoruz! O Mescid açılmayacak!"

Sonra...
Müslümanlar solcuları tehdit edip kaçmış! (?)
“Toparlanın, gidiyoruz arkadaşlar! Kütüphane mescidinin önünde...”
- Nerde bizim sopalar!?
“O Mescid açılmayacak!”
“Siz IŞİD!”

Ve o devrimci arkadaşlar Kütüphane Mescidine gelir.
3 – 4 kişi. 13-14 kişi. 30 – 40...
Saatlerce mescidlerin girişinde beklerler.
Hızını alamayanların ellerinde sopalar vardır.
Sağa sola saldırmaktan, ellerindeki sopaları kullanmaktan, birilerini hedef göstermekten geri durmazlar.
Tartaklarlar... Darp ederler... Saldırırlar...
Sataşmalar... Dalaşmalar... Bağırışlar... Sloganlar...
“Siz mescidde örgütleniyorsunuz! Siz IŞİD destekçisisiniz!
Yeni mescidde de propaganda yapacaksınız! Gerici etkinlikler düzenleyeceksiniz!
Siz ODTÜ’de Siyasal İslam...
Siz AKP...
Siz selefi propaganda yapıyorsunuz. Siz faşistsiniz. Siz İŞİD.
ODTÜ’de faşizme yer yok!
O mescidi istemiyoruz! O mescid açılmayacak!
Siz zaten IŞİD...”

~ ODTÜ’DE FAŞİZM’E YER YOK!

~ ODTÜ’DE IŞİD İSTEMİYORUZ!

~ ODTÜ’DE SİZE YER YOK!

~ O MESCİD AÇILMAYACAK!

Ve her şeyden sonra Müslümanlar Mescidlerine geçerler; yenilenmiş bir coşkuyla ve tazecik bir heyacanla, cemaat olup omuz omuza kılınan akşam namazında Buruc Suresi okunur.

"Andolsun...
...
Hani kendileri çevresinde oturmuşlardı.
Ve mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Onlardan, yalnızca üstün ve güçlü olan, övülen Allah’a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.
Ki O Allah, göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır.
Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence, fitne uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.
Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur. ... "

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....