Ana içeriğe atla

Kâbe'ye Ağıt...

Fotoğraf açıklaması yok.

Eser kalmadı Rabbim!
Eser kalmadı kemâle erdirdiğin dini ayakta tutacak müslümanlardan...
Senin beytinde bile teslimiyetten, İslamiyet'ten eser kalmadı.
Dünyanın kalbi bildiğimiz ve emrettiğin gibi her gün defalarca yüzümüzü döndüğümüz Kâbe, İbrahim'in oğlu ile yükselttiği o mütevazi Kâbe değil artık...
Eser kalmadı İbrahim'den, Hacer'den, İsmail’den... 
Ashabın ayak izleri yok artık beytinin diyarlarında Rabbim.
Hilton Hotel var Ebu Bekir’in evinin yerinde ve koca koca binalar gölgeliyor Makam-ı İbrahim’i de…
Çağrın tüm dünyaya ulaşıyor ama bu kadar kıyam eden, rükû ve secde eden bir araya gelip de bir İbrahim olamıyor Rabbim.
Senin davetinle senin mekânına gelen milyonlar, ne bıçağı eline alabilir ne de bıçağın altına yatabilir.
Ebabillerden yana da ümidimiz yok artık, tembelliğimizi bildiğimizden...
Peygamberi görmüş toprakların şimdiki liderleri Amerika'dan yana oynuyorlar oyunu ve biz hep kaybediyoruz.
21 taş da yetmiyor artık bu kadar şeytanı taşlamaya…
Ve kolumuz kısa, menzile varmıyor attığımız taşlar.

Muhammed(sav)'in ümmeti zillet içinde...
Muhammed(sav)'in ümmeti sefalette...

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.

Allah'ım! İbrahim'e ve İbrahim'in ailesine/ümmetine rahmet ettiğin gibi, Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine/ümmetine de rahmet eyle; şerefini yücelt. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.
Allah'ım! İbrahim'e ve İbrahim'in ailesine/ümmetine verdiğin gibi, Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine/ümmetine hayır ve bereket ver. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....