Ana içeriğe atla

Tehlikedeyiz!

Görüntünün olası içeriği: kuş



Ölenlerin ardından üzüledururken yaşarken yitirdiklerimizi hiçe sayıyoruz. Farkında değiliz ama kaybettiğimiz koskoca bir gençlik... Ellerimizden kayıp giden koca bir nesil var. Dünyevi hedeflere yani hedefsizliğe gömülen; en ufak bir boşlukta, rehavette bırakın ayağa kalkmayı, kolunu bile kaldır(a)mayacak bir nesil. Başıboşluk, duyarsızlık, umursamazlık, vurdumduymazlık, bilinçsizlik, özentilik..
. Şeytanın bal sürüp tatlandırdığı günahlar; cicilenmiş bicilenmiş süslenmiş günah bataklıkları... Tüm albenisiyle, şatafatıyla dünya... Masum gözleri bürüyen dünya tutkusu... Bedenleri değil ruhları saran bir yangın... Ve bu yangın, bu ateş düştüğü yeri yakmayacak asla. Yanıbaşımızdaki alevlerin dumanı etkilemeyecek mi bizi? Fark edip bir şeyler yapmazsak boğulacağız. Bu yangınla kavrulup, kül olup gideceğiz biz de. Çünkü hiç de uzağımızda değil bu bahsettiklerim. Hiçbirimizin uzağında değil. Bir akrabamız, bir tanıdığımız, belki komşumuz-oyun arkadaşımız, belki okul arkadaşımız hatta sıra arkadaşımız, belki de bir arkadaşımızdan tanışıklığımız... Ama mutlaka yakınımızdan bir yerlerden. Her yeni gün birisi daha, her doğan günle bir tane daha, her gün bir başkası... Ellerinden tut(a)madıklarımız tutunamıyor. Biz izleyerek; sadece izleyerek bir bir yitiriyoruz. Geleceğin yıldızları bir bir kayıyor. Modern dünyayla, medyayla kaybediyoruz; modayla, markalarla; dizilerle, filmlerle kaybediyoruz. Ve ister istemez şahit oluyoruz hikâyesini duyunca, bir köşe başında rastlayınca, sokakta karşılaşınca ya da sosyal medyada fotoğraflar paylaşılınca... Üzülerek değil de kınayarak bakınca bir daha kaybediyoruz. Duayla değil de alayla bakınca bir daha... Kaybolanlar bizim kardeşlerimiz ve biz hepsine şahitlik edeceğiz. Belki biz onlara şahit olurken onlar da bizden şikayetçi olacak. Farkında değiliz ama birinin 'ah'ı bulursa bizi ve biz de kapılırsak akıntıya? Bir gün biz de dalarsak şimdi elimizin tersiyle ittiğimizi düşündüğümüz bu dünyaya? Bizi de oyalananlar arasına alırsa bu çağ? Biz de kayıp düşersek bizim tutmadığımız eller gibi bizim ellerimiz de boşta kalırsa, tutan olmazsa, kalkamazsak? Tamam biz vahye tutunalım; kaymayalım düşmeyelim ama yine de korkular düşmüyor mu günlerimize-gecelerimize? Sorumluluk hissetmiyor muyuz? Sorumlusu, suçlusu biz de değil miyiz? Biz de suçluyuz evet, kabul edelim. Çabalamadıkça, çırpınmadıkça suçluyuz. Umut bilmedikçe, merhamet etmedikçe; koşmadıkça, koşturmadıkça suçluyuz. Çağın Ebu Cehilleri bizden hızlı koşuyorsa; şeytan bile bizden öndeyse bu koşuda ve bizden daha 'dava adamı'ysa suçluyuz. Başını okşamadan geçtiğimiz, tebessümüne karşılık vermeyi unuttuğumuz çocuklar tehlikede. Eğitim sistemine, okullara, müfredatlara terk ettiklerimiz tehlikede. Okul çıkışlarında unutup, yanımıza almadan uzaklaştıklarımız tehlikede. 'Kalkıp uyar!'madıklarımız ya da 'kavli leyyin' bilmeden ayaklandıklarımız tehlikede. Affın müjdesini veremediklerimiz, tövbeleri öğretemediklerimiz tehlikede. Dünya şöhretiyle, kariyeriyle; malıyla mülküyle kıyaslanamayacak cennet güzelliklerini; köşklerini, tahtlarını haber veremediklerimiz tehlikede. Müslümanlığın şerefini, İslam'ın izzetini anlatamadıklarımız hatta gösteremediklerimiz tehlikede. Bir duayı çok gördüklerimiz, bir 'amin'imizi bile paylaş(a)madıklarımız tehlikede. Yarınımız tehlikede. Biz tehlikedeyiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....