Ana içeriğe atla

"La!"

lam elif ile ilgili görsel sonucu



Pek çok kez "La!" demelidir mü'min, pek çok şeye "La!" demelidir. Her mü'min muhacirdir biraz. 'Hicret'lerle doludur "La ilahe illallah!" ile şekillenen mü'min hayatlar. Terk edilen belki bir yanlıştır, belki bir alışkanlıktır; belki gönülden bağlanılan bir şeyin isteği, belki nefsi okşayan bir heves... İçini acıta acıta, canını yaka yaka, yüreğini sızlata sızlata vazgeçeceğin herhangi bir şey; seni dünyaya bağlayan ne varsa o. Arzular, planlar, hayaller, düşler... Hepsi.
Bazen bir samimi buğz; bazen öfke, nefret. Bazen yere indirilen bir bakış, yana çevrilen, öne eğilen bir baş. Bazen bir dünyalık, bazen bir 'beyruha'...
Belki bir günah'tır terk edilen, gözyaşlarıyla süslenen nedametler azık yapılır, 'tövbe'ye olur hicret. Anlarını, günlerini, hayatlarını feda edenler; canından geçenler de vardır. Kimisi de eşini, dostunu, çocuğunu, babasını, annesini; evini, yerini, yurdunu terk etmek zorunda kalır. Hicretin böylesi olur onun imtihanı. Sonuçta etrafımızdaki her şey ve herkes birer 'imtihan' ve biz farkında olsak da olmasak da bütün 'hicret'ler imtihanın bir parçası. Yürekten edilen bir duaya sığınıp korkudan umuda geçiş bile hicret olabilir bazen.
Ve insanı 'Mus'ab' yapar hicret; 'İslam sancaktarı' yapar.
"Doğrusu ben Rabbim'e hicret ediyorum." (Ankebut/26) diyen İbrahim gibi yapar.
Bakara/218'ce bir umut olur hicret: "İman edenler ve hicret edip Allah yolunda mücadele edenler var ya, işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."
Ya da Nahl/41'ce bir duadır: "Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Ahiret mükâfatı ise elbette daha büyüktür."
Teslîm olandır Müslüman ve dünyadan geçerken ayağına dolaşacak, onu kayıp düşürecek her şey bırakılması gereken yüktür omuzlarında.
Teslîm olmuştur Müslüman ve boynuna zincir, ayağına pranga olacak her şeyi bırakmıştır 'yolun başında' değilse de 'yol yakınken'.
Ebu Talha'nın kazancı gibi bir kazanç için bakınıp durur etrafına: "Sen misin benim Beyruha'm?" diye diye ve 'İsmail'ini kurban etmeye bile razıdır, Allah için.
Yolun sonu cennete çıkacaksa ağır gelmez Abdullah bin Revâha gibi seslenmek nefse: “Ey nefis! Cennete giden yolda sana tereddüt ettiren, seni çekindiren, sakındıran şey nedir? Eğer çekingenliğin eşimdense üç talakla boşuyorum onu. Kölelerimse onlar azat edilmiştir. Gölgelikli, yemyeşil bahçeliklerim bostanımsa, malımı mülkümü tamamıyla Allah yolunda infak ediyorum, hepsi Allah ve Resûlüne bırakılmıştır.” Ve mü'min'in hicreti Allah katındaki değeridir, iman bedelidir, cennet iddiasıdır...

Teslîm olduk Rabbimiz!
Arzuhalimiz sanadır ve ahvalimiz teslimiyet, vazgeçiş, terk...
Rabbimiz!
Yusuflar, İsmailler, Beyruhalar... Hepsinden geçtik, 'muhacir olma'yı adımlıyoruz.
Amellerimizi hicretlerle dolduracak niyetler ve heybemize 'hicret'ler dolduracak ameller dualıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....