Ana içeriğe atla

Dünyaya Düello

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yakın çekim

Sen dünya! Avuçlarımın içindesin sen, bil! İradem var sana karşı koyacak ve dualarım var sana meydan okuyacak. Dualarımı kaybettiremeyeceksin bana. Gücün yetmeyecek, gençliğimdeki ve gönlümdeki heyecanı alamayacaksın benden. Hayallerimi, umutlarımı, sevdamı alamayacaksın. Dilimdeki marşları bile alamayacaksın, öylece kalacaklar hep.

Benimsemeyeceğim seni, sahiplenmeyeceğim ve sevmeyeceğim. Ben sende sadece yolcuyum bunu bileceğim ve şaşmayacağım, yolumda kalacağım.
Sende kalmayacağım, sadece geçeceğim. Bir misafir gibi olacağım ve umduğum değil bulduğum olacak önemli olan.
Kabul et dünya! Ben senin hamalın olmayacağım. Yüküm sen olmayacaksın, ben seni taşımayacağım ve gerekirse taşlayacağım!
Sana, dünyalara, sığmayacağım ve günbegün daha da büyüyeceğim yüreğimde sevdasını büyüttüğüm imanımla. Ben sana sığmayacağım ve bu yüzden cennetlere koşuyor olacağım.
Asla kendinden bilme dünya! Sahibine şükürle bileceğim ki senin değil gece gündüz bakıp mutlu olduğum gökyüzü, koşturmaktan haz aldığım yemyeşil ormanlar… Yaratıcıya şükranla unutmayacağım ki senden değil denizlerin mavisi, göğün kuşaklarının renk cümbüşü, gökkuşağı renkli çiçekler, kelebekler… Hiçbirisi senden değil! Hiçbirisiyle kandıramayacaksın beni ve nihayetinde hiçbiriyle gözümü boyayamayacaksın sen.
Duy beni ey dünya! Senin hükümranlığın, efendiliğin bende sökmeyecek. Senin hükmün bu bedende geçmeyecek. Anne baba dese itaat edilmeyecek, eş istese de kabul edilmeyecek konularda ben sana mı uyacağım dünya? Ben mi sana uyacağım? Asla! Sen de kulsun ey dünya! İşlerimi sana ve sendekilere sormayacağım ben hiç. Gidip kapısını çalamayacak, mescid çıkışında yakalayamayacak olsam da ya da Hz. Aişe’yi aracı yapamayacak olsam da işlerimi Allah Rasulüne soracağım ben hep. Sana ve dünyalılarına uymayacağım, her işimi Allah Rasulüne soracağım.
Değişen zaman, gelişen teknoloji, ortamlar, imkânlar… Hiçbirisi değiştiremeyecek beni. Değiştiremeyecek çünkü bileceğim; Kur’an hiç değişmeyecek, peygamber hiç değişmeyecek ve İslâm hiç değişmeyecek… Çünkü bileceğim; imtihan hiç değişmeyecek ve verilecek hesap hep beni bekleyecek…
İnandığım için üstün olduğumu bilip kalabalıklardan farklı olmaktan çekinmeyeceğim hiç. Garipsenmeler korkutamayacak beni. Garibin olacağım ve garipsendiğim kadar garipseyeceğim seni dünya! Hep garipseyeceğim seni.
Garibin olacağım ve hatta yeri gelecek düşmanın…
Sen bana kucak açtıkça ben kaçacağım. Senden kaçtığım kadar nefsimden kaçacağım. Belki senden çok nefsimden kaçacağım ama seni istemeyeceğim asla! Kaçacağım ve kendime kucaklayacak başka şeyler arayacağım. En çok istediğim ve en güzel isteğim ayaklarımın altında bir cennet olacak. Satmayacağım kimliğimi hiçbir diplomaya ve tapmayacağım asla diplomanın getireceği paraya, mutluluğa, makama, kariyere, şöhrete… Bir ruj, üç beş makyaj ve bir topuklu ayakkabı sevimli olmayacak bende asla. Örtülerimin boyutu bile küçülmeyecek benim. Hayallerime de sahip çıkacağım, tozpembe de beyaz gelinlikli de olmayacaklar; gezip tozma merakıyla dolmayacaklar. Anlayacağın yaşama anlayışım senden farklı olacak.
Anla dünya! Dünyalıkların bana göre değil ve dünyalı olmayacağım ben.
Ezelden ölümlüyken nasıl dünyalı olunur hem? Hiç anlamayacağım bunu da…
Hanne’ysem adadığım sen olacaksın ey dünya, Allah için olacak adın
ve Meryem'sem tutunduğum hurma dalı sen olmayacaksın, sana sarılmayacağım!
Denize de düşsem sana sarılmayacağım. Namahrem eli gibi bileceğim seni; tutmayacağım, tutunmayacağım asla ve yanlışlıkla değmekten, ufacık dokunmaktan bile hayâ edeceğim.
İkisi de değilsem af dileyeceğim.

Sığınırım Rabbime, Sığındım Rabbime...
“Beni affet, beni bağışla…”

Sığındık Rabbimize…
“Bizi affet, bizi bağışla…”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....