Ana içeriğe atla

Biz o çocuklar



Biz, kıymet verdiği en büyük servet çocukluktan kalma masumiyet ve çocukça bir samimiyet olan, en büyük güzellikleri çocuklarda ve çocuklukta bulduğundan bütün büyümelere meydan okuyan ve bu yüzden yaşının büyümüşlüğüne rağmen çocuk kalanlarız.


Dualara sığınan çocuklarız biz,
duaların yakınlığına inandığından uzak nedir bilmeyen, 
her el açışında yüreği kilometreler koşan çocuklarız.

Kardeşlerini unutmayan çocuklarız biz.
Gecelerinde, secdelerinde başka çocuklara ve başka annelere de yer veren,
“Âmin!”lerine başka başka coğrafyaları da sığdırabilen,
her duadan sonra meleklerin “âmin”lerini düşünüp sevinen çocuklarız.

Hayallerine tutunup yaşamasını bilen,
Bağdat’ın, Beyrut’un, Halepçe’nin, Medine’nin çocuklarıyla oyunlar oynayabilen, umutlarını ve oyuncaklarını onlarla da paylaşabilen çocuklarız.

Dünyanın tüm mazlumlarıyla anlaşabileceği dili sadaka serinliğiyle bir tebessümde bulabilen,
tüm masumları ve mazlumları kendinden bilen
ve çığlıklarını yüreğinde hisseden
çocuklarız.

Hayallerine
‘yolda olmak ve yolda ölmek’ bildiği şehadetlerle gelecek devrimler sığdırabilen
ve
“Her sabah şehadeti koyduk başına” dediği dualarına
“Hayat; İman ve Cihad”lar ve “Bizi de bulur mu ölüm bir Cami avlusunda?”lar
sığdırmasını bilen çocuklarız.

Vazgeçmeyen çocuklarız biz;
ümit etmekten
dua etmekten
yoldan ve o yolda yürümekten
en önemlisi de direnmekten
ve devrimden
vazgeçmeyen çocuklarız...
Dua bildiği her hayaline cenneti de iliştirmekten ve cennetli hayallerinden vazgeçmeyenleriz.

Bu çağın sebep olduğu kalp körlüğüne son verecek bir Yusuf gömleğini Eyyub sabrı ile bekleyen çocuklarız.
14 asır ve asırlar eskitmiş bu çağda ayakta kalmak için Lokman’ın öğütlerini kendine pusula belleyen ve benimseyen,
bu çağa rağmen bahşedilen her nimeti şükredilmesi gereken men selva bilen çocuklarız biz.

İman etmiş çocuklarız;
Kuşları getiren Abdulmuttalip duasına,
O kuşların filleri yenen imanına,
Nemrutlarla tek başına başa çıkan İbrahimlere,
Ateşlerde secdelere ve İbrahimleri incitmeyen ateşlere,
Gözü kapalı kurban olmaya hazır İsmaillerin teslimiyetine,
O teslimiyetle kör kesilen bıçakların kesmezliğine,
Firavunlara galip gelmiş Musalara
ve denizler yaran, sihirbazlar yıldıran yılan olan âsâlara…

İnanan çocuklarız;
Kıtlık yıllarından sonra gelecek bolluk yıllarına,
Derin kuyulardan ulaşılacak tahtlara,
Savaşlardan sonra gelecek fetihlere,
Filleri yenecek ebabillere,
Kudüs fatihi olacak Selahaddinlere
ve İstanbullar fethedecek Fatihlere
inananlarız…

Sahi, biz gerçekten yüreğinin tertemizliğiyle çocuk kalmış olanlarız
ve biz gerçekten o çocuklarız, değil mi?

“Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et…”

Yorumlar

  1. Elhamdülillahi Rabbil alemin. Bir yanı çocuk kalanların masum dualarına Allah’u Teala'nın icabeti ne güzeldir

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....