Ana içeriğe atla

Dünya Girdabı

Daha iyi yaşamak dedikleri… Daha iyi standartlar, daha marka giyinmek; daha çok, daha lüks yemek-içmek… Bir tane daha, bir yenisi, bir üst model… Gariptir, hep eleştirdiğimiz kapitalist sistemin dünyasında ‘okullarla’ yer edindik biz. Neler olup bittiğinin farkına bile varamadan, okul sıralarında bulduk kendimizi. Zaten biz okula bile başlamadan planlanmıştı her şey; başarı öykülerimize dair hayaller kurulmuştu; bölümümüz, mesleğimiz bile tamamdı belki, yolunda giderse her şey tamamdı. Kimse sormadı bize ama daha iyi yaşamamız içindi hepsi. Zaten sorsalar da öyle bir içindeydik ki sistemin, hiçbir alternatifimiz, verecek hiçbir cevabımız olmazdı. Okullar, dersler, ödevler, sınavlar, diplomalar... Başkalarının kararları, başkalarının doğruları… Çünkü bizim için ‘daha iyi yaşamak’… Biyoloji dersleriyle fizyolojisini incelediğimiz binlerce çeşit böceğin hepsi aynı oldu gerçek hayatımızda, hepsi sadece ‘böcek’ti. Bir bulut resmi çizmek istediğimizde ya ödevimiz oldu ya sınavımız; resim dersleri geldiğinde istemesek de çizecektik, canımızın istemediği şeyler... Ders geçmek için okumak istemediğimiz kitapları okumalarımız bir tarafta dursun; canımız okumak istediğinde okumak istediğimiz kitaplara ayıracak zamanımız yoktu. Durup bir düşünemedik, gökyüzüne bakamadık, oturup güneşin doğuşunu seyredemedik, uzayıp kısalan gölgemizin farkına varamadık; vakit bulamadık, sonraları unuttuk, en son aklımıza gelmez oldular. Kanatlarını kapatıp yere indiğinde zıplaya zıplaya yürüyen kuştan hiç haberimiz olmadı. Dost dediğimiz bir köpeğimiz olmadı. Bir sincapla muhabbet edemedik hiç. Hiç bilmedik zıplamadan önce kendini iyice yere çekip öyle atılan kediyi. Elimizi okşayan bir güvercin de olmadı. Salıncak kuramadık bir elma ağacına. Sınavlardan fırsat bulduğumuzda çıkacağımız ceviz ağacını kestiler biz büyüyene kadar. Karıncalarla selamlaşacak vaktimiz yoktu. Zaten görseler ya deli derlerdi ya da çocuk zannederlerdi, olmazdı. Arıların peşinden koşamazdık. Kelebek yakalama sevdamız da çocukluğumuzda kalmıştı. Çocukluğumuz… Evet, çocukluğumuz vardı ama acele etmemizi söyleyen kimse olmadığından kaçırdık, yarım kaldı. Oyunlarımız-oyuncaklarımız onda kaldı, balonlarımız, uçurtmamız, bisikletimiz; hatta masumiyetimiz, samimiyetimiz… Belki samimiyetimiz her şeye yetecekti ama… Samimiyetimiz yetecekti, yitirdik…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....