Kendim bile fark etmesem de meyletmiştim dünyaya. Dünyalık telaşlar gizli gizli sarmıştı dört bir yanımı kim bilir... Önceliklerim sarsılmıştı. Kur’anla bağım zayıflamış, beraberliğim azalmıştı sanki. Rabbimle arama giren mesafeler mi vardı? Dualarımı geçiştiriyordum, dilden gönle indiremeden... Uzun kıyamları erteliyordum; daha sonralara, hep sonralara. Gecelerim uykularla geçiyordu, aralıksız. Sanki içime dönmemiştim ne zamandır da... Geldi yeniden İlahi bir lütufla... Önce olanı biteni itiraf ettirdi bir bir... Sonra tövbe... Geldi yeniden Lütuf dolu bir ikramla... Yüreğimi din’lendirmeye. Gevşemeye duran imanımı güçlendirmeye, keskinleştirmeye. Geldi yeniden Kur’an’a susayan gönlüme. Ferahlattı sadırları, susuzluktan çatlamış dudaklara değen su gibi... Su? Kuraklıktan kavrulan topraklara yağan yağmur gibi... Geldi yeniden Kıymetini bilene nebevi müjdelerle... Birikmeden temizlensin diye kalplerdeki karartılar. Kararmış kalbimi yıkamaya, arındırmaya... ...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...