Gözlerimi kaçırdığım bir çift gözdü en kötü masalların içinde yaşayan o çocuğun gözleri... Ölümdü gözleri; ölü/m. En kötü masalların içinde yaşayan o çocuk... Yüreğime cam kırıkları değdi o an. Geceleri masal anlatacak bir annesi var mı ki? Hiç masal dinledi mi? Biz alışıyorken, annesinin kucağında değil kaldırımlarda büyüdü o çocuklar! Yutkundum. Nasıl üşümez bir çocuk? Nasıl alışırız biz? Düşündükçe üşüdüm. Alıştım sonra... Koşarcasına gelirken birdenbire yavaşlayıverip, “Çok şükretmemiz lazım, ah!” diyerek iç geçirdiğinde o teyze, oradaydım. Dağ heybetinde bir delikanlı, insanlıktan daha kör bir gecede... Kafamı kaldırdım, dayanamadım. Yalnızca bir gece değil, bilmem kaç gece oracıkta sabahladı? Hikâyesi diğerine benziyordu/r bence, kaldırımlarda büyümüştü/r. Kaldırımlar bazen, bazı insanlardan daha mı merhametli? Kimilerinin kalbinden daha mı temiz/di o çocuğun elleri? Bir şey hissettim, hüzün gibi, kahır gibi, keder gibi... Bir acı saplandı yüreğime, suskun yanım ayaklan...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...